Türkiye’deki trans bireylere karşı uzun bir hoşgörü geleneği vardır.
Örneğin, Mehmet olarak doğan ancak Sufi bir mistik olduğunda adını Fatma olarak değiştiren Sultan Veled’in ünlü hikayesi vardır.
Hem erkekler hem de kadınlar tarafından saygı görmektedir. Hatta birçok kişi onun ailesinin onurunu korumak için kadın olmuş bir erkek olduğunu düşünmektedir.
Ancak bu hoşgörü, Türkiye’deki sıradan trans bireyler için sanat ve eğlence sektörünün ötesine geçip gündelik hayata yayılmış değil.
Türkiye’nin trans topluluğu, en az bir trans sanatçıya duyulan ulusal saygıya rağmen ayrımcılık ve şiddetle karşı karşıya.
Türkiye Avrupa’nın kültürel çeşitlilik açısından en zengin ülkelerinden biri olmasına rağmen LGBT hakları konusunda kat etmesi gereken uzun bir yol var.
Eşcinsellik 2001 yılına kadar yasadışıydı ve artık suç olmamasına rağmen LGBT bireyler hâlâ yasal olarak evlenemiyor ya da çocuk evlat edinemiyor. Transseksüeller yasal olarak cinsiyet kimliklerini değiştirememektedir.
Türkiye’deki translar topluluğu her gün ayrımcılık ve şiddetle karşı karşıya kalmaktadır.
Bu yılın Mart ayında, bir trans kadın İstanbul’daki evinde ölü bulundu; defalarca bıçaklanmış ve yakın mesafeden başından vurulmuştu. Ekim 2014’te bir başka trans kadın, fuhuş yaptığından şüphelenen polis memurları tarafından dövülerek öldürüldü.
Cinsel azınlıklara yönelik nefret suçlarına karşı kampanya yürüten İstanbul merkezli LGBT hakları grubu SPoD’un başkanı Aylin Gündüz, “Ne zaman bir şey yapmaya çalışsak polis bizi dövüyordu,” dedi. “Duygularımız umurlarında bile değildi.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre, transgender topluluğu İstanbul’da polis memurlarının istismarına hedef oluyor ve bu polis memurları en istismarcı polis memurları olarak görülüyor. Bir vakada, transseksüel bir kadın alenen sarhoş olduğu gerekçesiyle tutuklandı ve erkek olmadığına inanmayı reddeden polis memurları tarafından dövüldü.
Toplumdan ve kolluk kuvvetlerinden gelen bu düşmanlığa rağmen, Türkiye dünyanın en ünlü transseksüel sanatçılarından birine sahip: Zeynep Altaylı, Türk ulusal televizyonundaki ilk transseksüel kadın olarak ün kazandı. Popüler “Yalancı Yarim” ya da “Sahte Ben” programının sunuculuğunu yaptı.
Türkiye’deki Trans bireyler işyerinde ve okulda ayrımcılıkla karşılaşıyor. İşverenler veya üniversite hocaları tarafından cinsiyet kimlikleri veya cinsel yönelimleri nedeniyle kabul görmedikleri için kolayca iş bulamıyorlar. İşe alınsalar bile, iş arkadaşları kimliklerini veya cinsiyet ifadesi tercihlerini öğrendiğinde çoğu zaman işten çıkarılıyorlar.
Merkezi Almanya’da bulunan ve tüm cinsiyet kimlikleri için eşit hakları savunan Transgender Europe’a göre, trans bireyler okullarda ve işyerlerinde sıklıkla ayrımcılıkla karşılaşıyor.
Cinsiyet kimliği veya cinsel yönelime dayalı ayrımcılığa karşı bir yasa olmamasına rağmen, bu ayrımcılık yine de yaşanmaktadır ve mağdurların yasal başvuru hakkı yoktur çünkü onları sadece transseksüel veya lezbiyen gay biseksüel sorgulayıcı (LGBTQ) oldukları için işlerinden kovulmaktan, pozisyonlarından indirilmekten veya üniversitelerden atılmaktan koruyan hiçbir yasa yoktur.